Çanakkale/Orhaniye-Kumkale Beldesi’ne önerilen anma şehitliği ve çevre düzenleme projesi, OPET’in 2006 yılından itibaren Çanakkale’de sürdürdüğü “Tarihe Saygı Projesi” kapsamında ele alınmıştır. Proje alanı, Çanakkale’nin güneybatısında, Kumkale Beldesi sınırları içinde, Orhaniye Tabyası ile mevcut deniz radarı arasında, 10 metre rakımlı, yaklaşık 2000 m2’lik boş bir arazidir. Proje için bu alanın seçilmiş olmasının nedeni, Kumkale kıyılarının, Çanakkale Savaşı coğrafyasında İtilaf Devletleri Kuvvetleri’nin Anadolu topraklarına çıkarma yaptıkları ve Osmanlı Ordusu ile muharebeye girdikleri tek nokta olmasıdır. 25 Nisan 1915 sabahı Fransız Birlikleri Kumkale sahiline çıkmış; 28-30 Nisan tarihlerinde de muharebe gerçekleşmiştir.
Projenin kapsamı bu alan ile sınırlı tutulmayıp, araziye bitişik olan Orhaniye Tabyası, yakın çevredeki diğer savaş yapıları ve yoğun çam ağacı dokusu da genel kurguya dahil edilmiştir. Mevcut savaş yapılarının bulunduğu birinci bölge olan Orhaniye Tabyası savaş arkeolojisi bağlamında ele alınmış, bunlar ile deniz radarı arasındaki boş arazi ise şehitlik anıtı ve tören alanı tasarımıyla değerlendirilmiştir. Dünyada 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren gelişen anma şehitliği ve anıt tasarımlarında, şehitliğin geniş ölçekte bulunduğu yer ile, yakın fiziki çevresi ile ve bu çevrenin içerdiği tarih, bellek ve anlam ile ilişki kurması önemli ve giderek vazgeçilmez bir tasarım kriteri haline gelmiştir. Öneri proje yer’i, yer’in içinde bulunduğu peyzajla ve peyzajın içerdiği geçmiş ile ve dolayısıyla toplumsal hafıza ile ilişkilendirmeyi amaç edinmiştir.
1Göstergebilim profesörü Rainer Volp savaşta ölenleri anma amaçlı tasarlanmış anıtların yerleştirildikleri yerlerin, en az yapılma nedenleri kadar önemli olduğunu belirtir ve esas simgenin yerin kendisi olduğuna dikkat çeker. 2Tarih profesörü David Lowenthal’e göre, peyzajdaki öğelerin ve örüntülerin, o peyzajla aynı tarihi paylaşan kişiler için anlam ifade ettiğini belirtir; kişinin belleğinde geçmişin canlanması için illa daha önce bizzat bu mekânları yaşantılamış veya bu mekânlarda gerçekleşmiş tarihi olayları bizzat yaşamış olması da gerekli değildir; onlar hakkında okumuş ya da duymuş olması yeterlidir. 3Tarihçi Pierre Nora, kendisinin geliştirdiği lieu de mémoire (hafıza mekânı) kavramının temel gayesini; zamanı durdurmak, unutma işini bloke etmek, ölümü ölümsüzleştirmek ve cisimsiz olanı cisimleştirmek olarak belirtir. Nora’ya göre hafıza yaşayan bir şeydir, tarih ise artık olmayanın rekonstrüksiyonudur.
Bu görüşler doğrultusunda tasarım, ziyaretçiyi önce tarihe eşlik eden bir iz ile, yani zemindeki yürüme çizgisi ile karşılayıp, tarihin parçası olan mevcut savaş binaları arasında gezdirdikten sonra, Anı Duvarı ve Anıt Duvar’ın tanımladığı alana ulaştırır; iz, bu noktadan sonra artık tarihe değil hafızaya eşlik etmeye başlayacaktır; bu, her bir ziyaretçinin kendi algısıyla kurgulayacağı ve fiziki, tarihi ve doğal çevre ile kuracağı ilişkinin bütünselliğinde kolektifleşecek bir hafızadır.
Projede yer ile ilişki, süreklilik içinde devam eden “Tarihe eşlik eden İz” teması vasıtasıyla, üç farklı ölçekte kurulur:
Yer İzi ve gezi güzergahı vaziyet planı ölçeğinde bu ilişkiyi kurar; eni 0.3 metre olan bir şeritten oluşan "Yer İzi" zemindeki yürüme çizgisidir. Bu iz, proje alanının birinci bölgesindeki mevcut savaş yapıları ile ikinci bölgedeki anıt-şehitliği birbirine bağlar. Bu sayede projenin genelinde hem mekânsal süreklilik sağlanır, hem de ziyaretçinin, alanın başlangıcı ile anıt noktasına varış arasındaki yürüme güzergâhı tanımlanır. Bu rota üzerinde belirlenecek gerekli noktalara bilgilendirme panoları ve savaş alanı haritalarını içeren görseller monte edilebilecektir.
Anı Duvarı ve tören alanı ise Tarihe eşlik eden İz’i insan ölçeğinde devam ettirir. Anı Duvarı’na, Kumkale Çıkarması sırasında şehit olan 360 Türk askerinin isimleri kazılıdır. İsimlerin rahatça okunabilmesi için duvarın yüzeyi eğimli olarak tasarlanmıştır. Duvar, Gelibolu Yarımadası’ndaki Çanakkale Savaşı noktalarını ve anıtları cepheden görebilecek şekilde yönlenmiştir. Bunlar; Tekke Burnu, İlyas Burnu, Kale Burnu, Seddülbahir, Ertuğrul Koyu, Morto Koyu ve Çanakkale Şehitleri Anıtı, Fransız Anıtı ve İngiliz Anıtıdır. Anı Duvarı’nın önündeki tören alanı, yol kotundan denize doğru hafif bir eğimle alçalır, böylece buradaki törenler sırasında yukarıda sayılan savaş noktaları ve anıtlar da yine rahatlıkla izlenebilecektir.
Kumkale Anma Şehitliği’nin anıt-heykel öğesi olan Anıt Duvar ise “Tarihe eşlik eden İz” fikrini bölgesel ölçekte gerçekleştirir. Anıt Duvar kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanır ve Gelibolu Yarımadası ile Anadolu’yu işlevsel, anlamsal ve görsel olarak birbirine bağlar. Düşeylik fikrinin azalarak ziyaretçiyle insani boyutta ilişkinin kurulduğu; yücelik fikrinin, ziyaretçiyi ezen dikey bir öğeyle değil, ziyaretçiyi içine alan, onun seviyesine inen, mesajını barış, huzur ve insaniyet üzerinden ileriki nesillere aktarmayı amaçlayan yatay kompozisyona sahip bir anıt olarak tasarlanmıştır.
Projenin ana elemanı olan anıt-heykel Duvar, tek bir anlama hapsolan figüratif bir heykel değil, her bir ziyaretçiyle birlikte tekrar tekrar anlam kazanacak mekânsal bir düzenlemedir. Ziyaretçiyle kurulan açık diyalogda gün ışığının ve ziyaretçinin hareketleri belirleyicidir; günün her anında ve ziyaretçinin değişen her konumunda anıt-heykelin sunduğu yaşantı değişir ve yeniden tanımlanır.
Anıt Duvar’ın kalınlığı 1.5 metre, uzunluğu 90 metre, yüksekliği ise tören alanında 4 metreden başlayarak topoğrafyanın denize doğru alçalmasıyla birlikte 12 metreye kadar ulaşır. Duvarın üzerinde 360 delik bulunur. Kumkale Çıkarması’nda şehit olan 360 Türk askerini simgeleyen delikler boşluklar olarak, “varlığa” işaret ederler; içlerinden geçen gün ışığı sayesinde “can” bulurlar. Delikler görülmeyenin kanıtıdır, boşluğun yerini tutarlar; duvarın tamamında görülmeyeni, nâmevcut olanı var kılarlar.
Deliklerin çapı 65 cm’dir ve hepsi birbirine eşittir. Ancak, her birinin yönlenmesi birbirinden farklıdır. Bu sayede; deliklerin biraraya geldikleri duvarın bütünü, düşmana karşı topraklarını savunan bir ulusun kolektifliğini simgelerken, şehit olan askerlerin her birinin bireyselliği de vurgulanmış olur. Deliklerin yönlenmelerinin farklı olması, ziyaretçinin tören alanındaki ve çevredeki hareketine bağlı olarak Anıt Duvar’ın algısının (doluluğunun, boşluğunun, geçirgenliğinin, kapalılığının) değişimini de beraberinde getirecektir. Farklı yönlenme içeren deliklerin tasarımı yapılırken gün ışığı dikkate alınmıştır. Projenin içerdiği her ölçekte verilen tasarım kararlarında fiziksel çevreye ve doğaya en az müdahelede bulunmak ana ilkelerden biri olmuştur. Malzeme seçimi de bunun bir parçasıdır. Projeyi oluşturan tasarlanmış öğelerin hepsinin (Yer İzi, Anı Duvarı ve Anıt Duvar’ın) malzemesi özel üretilmiş bir tür çelik metal olan cortendir. Kumkale Anma Şehitliği’nin anıt-heykeli olan Anıt Duvar yatay eksenli turuncu-kırmızı renkli bir kütle olarak tasarlanmıştır. Cortenin önemli özelliklerinden biri çevreci bir malzeme olmasıdır. Hava koşullarına yüksek mukavemet gösterir, birkaç yıl boyunca hava şartlarına maruz kaldıktan sonra doğal olarak paslanır, pas patine benzeri özel bir tabaka oluşturur ve yağmur, kar, buz, sis ve diğer sert meteorolojik şartların korozif etkilerine karşı uzun süre direnerek kendisini muhafaza eder.
1 Volp, R.: “Zeichen der Mahnung – Zeichen sind nötig, welche Zeichen sind möglich?”. Denkmal – Zeichen – Monument : Skulptur und öffentlicher Raum heute. Yayına hazırlayanlar: Ekkehard Mai ve Gisela Schmirber. Münih: Prestel Verlag 1989, s. 23.
2 Lowenthal, D.: “Past Time, Present Place: Landscape and Memory”. Geographical Review 65 (New York 1975), s. 1-36.
3 Nora P.: “Between Memory and History: Les Lieux de Mémoire” (İngilizceye çeviren: Marc Roudebush), Representations 26 Special Issue: Memory and Counter-Memory (California, University of California Press 1989), s. 19.